23.03.2014

Ekolojik (Organik) Pazarlar


Yediğim gıdaların nereden geldiğini, üretiminde hangi işlemlere maruz kaldığını, ne gibi denetlemelerden geçtiğini bilmeyi seviyorum ve buna hakkım olduğunu düşünüyorum. Gıdaları herhangi bir yerden alınmak yerine, her hafta bildiğim kişilerden/üreticilerden almayı tercih ediyorum. Bu nedenle ekolojik pazarları seviyorum. Her hafta evimin tüm gıda ve temizlik maddesi ihtiyaçlarını ekolojik pazardan karşılıyorum. Pazar günleri benim için ayrı bir keyfe dönüşüyor. Satıcılarla ürünler hakkında sohbet etmek, marketlerdeki tek tip ve parlatılmış ürünler yerine her biri birbirinden farklı olan meyveleri seçerek almak, iyi işler yapan iyi insanların yüzlerindeki gülümsemeyi, yaydıkları pozitif enerjiyi görmek, diğer bilinçli tüketicilerle ayaküstü sohbetler etmek ve harika gözlemeler, bazlamalar, yayık ayranı yapan güler yüzlü gözlemeci hanımın organik otlu peynirli gözlemelerinden yemek Pazar günleri en büyük keyfim :)

Organik gıdayı tercih etmemin birçok sebebi var. Öncelikle, konvansiyonel tarımda kullanılan tarım ilaçlarının, GDO'ların, parlatıcı maddelerin, antibiyotiklerin, pestisitlerin kullanılmıyor olması. Organik gıdalar, tohumdan satışa kadar her adımı denetlenen ürünlerdir. Hayvansal ürünlerde ise, hayvanın yediği yeme kadar katkısız olması gerekmektedir. Bu denetlemeler, sertifika veren birçok global denetleme kuruluşu ve Tarım Bakanlığı tarafından denetlenmektedir. Bir diğer sebepse, organik tarımı ve organik gıda üreticisini, yerel çiftçileri desteklemek. Ekolojik tarım ayrıca, sera gazlarının azalmasına neden olduğundan çevreci bir faaliyettir. Biyoçeşitliliğin korunmasını destekler. Organik pazarlara gelen gıdaların hepsi mevsim meyve ve sebzeleridir. Dolayısıyla her şeyi mevsiminde yersiniz. Ekolojik pazardaki pazarcılara bir ürün sorduğumda en çok aldığım cevap, “onun daha mevsimi gelmedi, şu ayla bu ay arasında gelir” oluyor. Organik ürünlerin fiyatları organik olmayanlara oranla biraz daha pahalı olduğu için, bu bir bakıma insanları tüketecekleri kadar gıda almaya teşvik ediyor. Ekolojik pazardan 2 tane patates veya 1 greyfurt aldığınızda satıcı bunu hiç yadırgamıyor; çünkü çoğu insan bu pazarlardan ihtiyacı kadarını alıyor. İsrafı hiç sevmediğim için, ekolojik pazarların bu yönü de bana çok uyuyor. Hem de daha az ödemiş oluyorum. 
Birçok tüketici, organik gıdaları, fiyatlarının organik olmayan gıdalardan biraz daha yüksek olduğunu düşünmelerinden ötürü tercih etmediğini söylüyor. Organik gıdada %30 kadar bir fiyat farkı olduğu doğrudur. Bunun sebebi ise, en basitinden, tarım ilacı kullanmadığı için çiftçinin hasadının bir kısmını kaybediyor oluşudur. Dolayısıyla, kaybettiği ürünleri sattığı ürünlerin fiyatını biraz daha yükselterek telafi edebilmektedir. Her şeyin bir bedeli vardır yani :) Açıkçası orta gelirli bir vatandaşsanız ve çok büyük bir aileniz yoksa, organik gıda tüketiminin bütçede çok büyük bir maliyet farkına sebep olacağını sanmıyorum. Bu, biraz da önceliklerimizle alakalı bence. Sonuç olarak, bozulan sağlığın tedavisinin, organik gıda almaktan doğan fiyat farkından çok daha fazla olacağını düşünüyorum.


Konu fiyattan açılmışken, örnek olması adına, Pazar günleri gittiğim Ekolojik Üreticiler Derneği ve Maltepe Belediyesi'nin işbirliği ile kurulan Maltepe Ekolojik Pazar’dan bazı ürünlerin fiyatlarını not ettim:

Armut: 6-7 TL, limon: 5 TL, portakal, 3,5-4 TL, soğan: 3 TL, patates: 5 TL, enginar: 5 TL, havuç: 5 TL, ıspanak: 4 TL, karalahana: 3,5 TL, beyaz lahana: 3 TL, turp: 3 TL, muz: 6-7 TL, elma: 4-5 TL, maydanoz ve roka: 1,5-2 TL, pırasa: 4 TL, 10’lu yumurta: 7,5 – 8,5 TL, 750 gr yoğurt 6-8 TL, 450 gr bal 30-85 TL (bal çeşitliliği inanılmaz).
Şayet her gıdayı organik alacak gücüm yok diyorsanız, o zaman yapıları bakımından ilaç geçirgenliği çok az olan ya da fazla tarım ilacı kullanmaya gerek olmayan meyve ve sebzeleri organik almanıza gerek yoktur. Bazı sebze ve meyveler büyümek için az müdahale gerektirirler. Dolayısıyla organik olmayan çeşitleri de zararlı maddelerden az miktarda barındırır. Bu listede şu gıdalar bulunur: kuşkonmaz, avokado, lahana, kavun, kivi, patlıcan, greyfurt, soğan, mango, bezelye, karpuz, tatlı patates, mısır ve ananas.

Ve tam tersine, büyümeleri sırasında bolca böcek öldürücü ve kimyasal kullanılan sebze ve meyveler bulunmaktadır. Bu listede bulunan gıdalar şunlardır: elma, limon, kırmızı biber, yaban mersini (blueberry), kereviz, üzüm, marul, nektarin, şeftali, patates, çilek, ıspanak, kayısı, havuç, kiraz, karalahana, mantar, zeytin, armut, turp, pancar, domates, salatalık, incir, brüksel lahanası, brokoli, muz.

Bazı insanlar bana, bu ürünlerin gerçekten organik olduğunu nereden biliyorsun diye soruyorlar. Birçok çevre derneğinin ve bu pazarların organizatörlerinden biri olan Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin bir gönüllüsü olarak, pazarların sıkı bir şekilde denetlendiğini ve sertifikaların ancak gerekli olan tüm şartlar sağlandıktan sonra verildiklerini biliyorum. Sorularınız varsa, Buğday’ın organize ettiği pazarlarda bulunan Buğday görevlilerine sorabilirsiniz. Ayrıca, ürünleri gözlemleyerek de anlayabiliyorum bunu. Bir kere, otlar ve yeşil yapraklı sebzelerin hepsi baby dediğimiz körpe, narin, minik boylarda oluyorlar. Pırasalar, turplar, kerevizler, maydanozlar, rokalar, elmalar hepsi yeni filizlenmiş gibiler. Meyve ve sebzelerin her birinin boyutları farklı ve büyük marketlerin raflarındaki gibi her biri plastik oyuncaklar gibi kusursuz ve pırıl pırıl bir görünüme sahip değil. Farklı boylarda ve ufak tefek bereleri, çilleri, vs var. Bu ürünler ayrıca uzun süre dayanmıyor ve genelde yeşil yapraklıların içinden solucan, sebze meyve böceği vs çıkıyor. İşte ben onları görünce tarım ilacı kullanılmadığından daha da emin oluyorum. Şayet bu güvenimde yanılıyorsam, yanılmama şansım da %50. Ama organik olmayan ürünlerde o da yok :)
Şu anda organik pazarları düzenleyen iki çevre derneği bulunuyor: Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği ve Ekolojik Üreticiler Derneği. Bulabildiğim kadarıyla düzenlenen pazarlar, illere ve günlere göre şöyle:
  • Bakırköy (Buğday): Her Cuma günü Airport Outlet Center Otopark'ında, saat: 10.00 - 20.00
  • Şişli (Buğday): Her Cumartesi günü, Şişli %100 Ekolojik Pazar, Feriköy, eski Tekel fabrikası sokağında saat: 08.00 - 17.00
  • Beylikdüzü (Buğday): Her Cumartesi günü, saat 08:00 - 17:00
  • Kadıköy (Ekolojik Üreticiler Derneği): Her Çarşamba Selamiçeşme Özgürlük Parkı'nda açılıyor. Saat 08:00 - 19:00
  •  Maltepe (EÜD): Her Pazar Maltepe Altayçeşme'de kuruluyor. Saat 08:00 - 19:00
  • Mecidiyeköy: Çarşamba. Mecidiyeköy-Profilo Alışveriş Merkezi’nde kurulan Profilo Organik Pazarı.
  • Levent: Cuma. Kanyon Alışveriş Merkezi’nde kuruluyor, adı: Organikasyon.
  • Silivri (Silivri Belediyesi): Cuma. PTT Karşısı – Silivri
  • Kasımpaşa: Pazar. Dolapdere – Perpa Kavşağı arkası. İngiliz Konsolosluğu’nun önünden geçen alt geçitten direkt olarak gidilebiliyor.
  • Zeytinburnu (Geleneksel Tıp Derneği ve Ekolojik Üreticiler Derneği’nin işbirliği ile): Cumartesi. Merkez Efendi Camii yanı. ‘Organik Halk Pazarı’na ulaşım da belediye otobüsleri ile oldukça kolay.
  • Kartal (Buğday): Pazar. Tren istasyonu yanı. Kartalbaba alt geçidinin arkası.
  • Fatih: Pazar. Fatih İtfaiye ve Bozdoğan Kemeri Arkası 
  • Küçükçekmece (Buğday): Her Pazar. Arenapark 
  • Üsküdar (Yeryüzü Derneği): Her Cumartesi. Selami Ali Mah. Gazi Cad. Görümce Sok. No:7 Bağlarbaşı/Üsküdar
  • Bornova / İzmir (EÜD): Her Cumartesi kuruluyor. Adres: 153 sok ve 154 sokak kesişimi katlı otopark girişi.
  • Karşıyaka / İzmir: Cuma. Bostanlı.
  • Ayrancı / Ankara: Pazar. Ayrancı.
  • Nilüfer / Bursa (Ekoder, Dogader, ZMO Bursa Sb., Nilüfer YG21 ve ASDF’nin gönüllü katkılarıyla): Pazar. Nilüfer FTM Bulvarı.
  • İlkadım / Samsun: Salı ve Cumartesi. İlkadım.
  • Antalya (Buğday): Pazar. Cam Piramit Alanı.
  • Eskişehir (Odunpazarı Belediyesi): Pazar.  İsmet İnönü Caddesi, Esgaz Karşısı

Organik tarımla ilgili daha detaylı bilgi için:

http://www.bugday.org/portal/haber_detay.php?hid=5986

Ayrıca, Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği işbirliğiyle ve National Geographic Türkiye tarafından Mart 2013’te yayımlanan “101 Organik Ürün Rehberi”ni şu linkten online okuyabilirsiniz:
http://www.bugday.org/portal/haber_detay.php?hid=6261

Keyifli pazarlar, sağlıklı günler ve huzur diliyorum :)

19.03.2014

Temizliyor mu, zehirliyor mu?


Uzun zamandır sadece kozmetik içerikler değil, çevreyle dost ve sağlıklı bir yaşam için yapılması gereken bilinçli tercihler konusunda da geniş kapsamlı bir blog hazırlamayı istiyordum. Kozmetik Avcıları bloguyla başladığım kozmetik içerik analizi ve ürün tavsiyelerime bu blogtan devam edeceğim ama burası adından da belli olduğu üzere bir bakıma “dünyaya yeşil gözlüklerle bakmak” için bir geçiş kapısı niteliğinde olacak :)
 
İlk yazıyı evlerimizde temizlik amaçlı kullandığımız deterjanlara ayırmak istedim. Deterjan tercihlerimizin çok önemli olduğunu düşünüyorum, çünkü evimizde dokunduğumuz her yerde o kimyasallar kalıyor. Yıkayıp temizleyip giydiğimiz çamaşırlarımızdan cildimize bulaşıp, oradan metabolizmamıza karışıyor. Vücuttaki en büyük organ olarak derinin kapladığı alanı düşünürsek, kimyasallara en fazla maruz kaldığımız organ olduğunu söyleyebiliriz.

Piyasadaki deterjanlarda çoğunlukla aşındırıcı ve hem çevre hem de canlıların sağlığı için toksik olabilen kimyasallar bulunuyor.  Ayrıca bu maddeler doğada çözünmeyerek doğa kirliliğine yol açıyor. Doğaya attığımız her şey yine bize geri döndüğünden, atarak kurtulduğumuzu sandığımız her şeyi yeniden geri aldığımızı da unutmamak gerek. Çamaşır suyu, deterjan ve parfüm gibi maddeler kimyasal reaksiyon sonucu kanserojen olabiliyor. Amerikan Çevre Koruma Kurumu EPA’nın yaptığı bir araştırmada, evde kullandığımız temizlik ürünlerinin, dışarıdan gelen toksinlere kıyasla 3 kat daha fazla kanserojen etkileri olduğu ispatlanmış. 15 yılın verilerine göre, Uluslararası Kanser Kurumu ev hanımlarının çalışan kadınlara göre %54 daha fazla kanser riski taşıdığını belirlemiş. 

Deterjan içerikleri konusunda karşılaştığım bir makaleden aşağıdaki alıntıyı yapmayı faydalı görüyorum:
“Deterjanlara temizleyici özellik veren yapısındaki yüzey-aktif maddelerdir. Üreticiler çoğunlukla deterjanlar içinde pahalı olan bu maddeleri düşük oranda (%10-30) kullanmakta, onun yerine ucuz olan bentonit, kaolin, değişik tuzlar, asitler ve silikatlar gibi temizleyici özellikleri olan suda az eriyen inorganik maddeler karıştırmaktadırlar. Deterjan içerisinde bulunan yüzey-aktif madde dışında önemli oranda (%70-90) bulunan temizleyici, beyazlatıcı, yumuşatıcı, köpürtücü, parlaklık verici ya da antiseptik özellik veren katlı maddelerinin çoğu da yüzey-aktif madde gibi insan organizmasına gıdalardan ve diğer yollardan girdiklerinde dokularda iritasyon sonucu olumsuz etkilere neden olabilmektedirler. Bir çok kanser türünün ise dokuların sürekli iritasyonu sonucu oluşabildiği literatürlerde bildirilmektedir. Ayrıca akciğer tahribatı, akciğer iltihabı, alerjik reaksiyonlar, santral sinir sisitemi, kalp, böbrek ve kan damar rahatsızlıkları, endokrin ve bağışıklık sistemi bozuklukları gibi önemli rahatsızlıkların kaynağı üretimde kullanılan katkı maddeleri ve dolayısı ile deterjanlar olabilmektedir.”

Bunun dışında özellikle bulaşık ve çamaşır deterjanlarında sıkça yer alan fosfatın da zararlı olduğunu biliyorum. Deterjanların çoğu fosfat ve klor ihtiva ediyor ve bu iki madde de yutulduğunda çok ciddi sağlık sorunlarına yol açıyor. Bu maddelerin bulaşık deterjanlarında kullanılması ise gerçekten düşündürücü.
Peki ne kullanalım? Ben ne kullanıyorum? 

Öncelikle, evime kesinlikle çamaşır suyu sokmuyorum. Bundan yaklaşık 4-5 sene önce, çevreye ve canlı sağlığına zararlı olduğunu düşündüğüm tüm deterjanları ani bir kararla evden çıkarttım. Evimin içinde bile bile kendimi zehirlemeye devam etmek istemiyordum. Gün içerisinde yeterince toksine maruz kalıyoruz, evimin de toksin ve kimyasal çöplüğü olmasını istemiyordum. Genelde annelerimizde, ev hanımlarında çamaşır suyu kullanmadıkça mikropların ölmediği ve gerçek anlamda bir temizlik olmadığı gibi yerleşik bir inanç var. Hatta o yoğun kokular, parfümler, kimyasallar temizlik sırasında evi doldurmazsa tam olarak evin temizlendiğinden tatmin olmuyorlar :D Bense tam tersini düşünüyorum: ne kadar koku o kadar zehir. Bunların hiçbirine ihtiyacım yok. O kadar temizlik manyağı olmayı da doğru bulmuyorum zaten. Kaldı ki aşağıda sayacağım ürünleri o günden beri kullanıyorum; son derece iyi temizlediklerini söyleyebilirim:  tek fark ise, olması gerektiği gibi sadece temizliyorlar... zehirlemiyorlar... :)
 
Bulaşık makinesi deterjanı olarak Alman Organik Marketi Rossmann’ın İstanbul’daki şubelerinden temin ettiğim Domol marka ekolojik bulaşık tabletini kullanıyorum. Rossmann artık başta İstanbul olmak üzere Türkiye genelinde birçok şubeye sahip ve fiyatları çok uygun. Yalnız Domol markasını alırken üzerinde “ökologisch” ibaresi olanı tercih etmeniz önemli. İki çeşit Domol ürün kategorisi var: üzerinde ökologisch yazmayanlar diğer sıradan deterjanlardan farksız. Bunun dışında, yine doğada çözünebilen ürünleri üreten Alman Frosch markası var, 2 veya 3M migroslardan temin edebilirsiniz. Ayrıca ekolojik/organik market ve pazarlardan diğer organik deterjan markaları olan Klar, Sonett, Ecover, Sodasan, AlmaWin, Friendly Organic gibi markaların ürünlerini de deneyebilirsiniz. Bunların içinde Ecover bulaşık tabletten çok memnun kaldım; Sonett toz bulaşık deterjanının ise iyi temizlemediğini düşündüğümden kullanmaya devam etmedim. 



Elde bulaşık yıkama sıvısı olarak, Migros’lardan temin edilebilen Deniz Temiz Derneği’nin çevre dostu ürünlerinden olan Turmepa bulaşık sıvısını tercih edebilirsiniz. 3,5 TL gibi çok uygun bir fiyatı var ve elde edilen tüm gelir Türkiye’deki denizlerin temizlenme faaliyetleri için harcanıyor. Buna alternatif olarak yine yukarıda adı geçen tüm markaların sıvı bulaşık deterjanları mevcut. Ben hassas ciltler için kokusuz olan Domol’u kullanıyorum. Sonett’in tuz ve parlatıcısı ve Ecover’in ise parlatıcısı mevcut.

Çamaşır deterjanı olarak, yine Domol’un sensitiv ökologische toz deterjanını ve Klar’ın renkliler için ürettiği Klar Color’u kullanıyorum. Almawin, Frosch, Klar, Domol, Sodasan, Ecover, Friendly Organic ve Sonett’in de ağırlıklı olarak sıvı çamaşır deterjanları bulunmakta. Almawin ve Klar’ın sabun ağacı (waschnuss) içeren deterjanları mevcut. 



Yumuşatıcı olarak AlmaWin, Klar ve Frosch denedim ve en çok Frosch’dan memnun kaldığım için refill ambalajdaki badem sütü içeren yumuşatıcıyı kullanıyorum. 

Yer temizleme sıvısı olarak Frosch ve Turmepa tercih ediyorum. 

Mutfak temizliğinde Frosch’un greyfurt özlü sprey temizleyicisini, ağır yüzey lekelerinde mucizevi etkileri olan Turmepa yağ çıkarıcıyı, Sodasan sirkeli yüzey temizleyicisini kullanıyorum (Sodasan sirkeli temizleyici ayrıca küvet temizliğinde çok etkili).

Banyoda kireç lekeleri için Ecover’in kireç temizleyicisini (limescale remover) kullanıyorum. Klar’ın da var ama ben denemedim. Lavabo temizliğinde Domol veya Frosch’un sirkeli yüzey temizleme sıvısını ve Frosch’un genel amaçlı çam kokulu yüzey temizleyicisini kullanıyorum. Klozet için ise Domol’un kokusuz klozet temizleme sıvısı ile klozet tabletlerini kullanıyorum. Cam silmek için Sonett veya Ecover cam temizleyiciyi deneyebilirsiniz. Sirkeli yüzey temizleyicilerin hepsinden son derece memnunum. Sirkenin keskin kokusu ilk başta rahatsız edici gelebilir ama benim gibi kimyasalların yoğun parfümlü kokularından rahatsız oluyor ve doğallığı seviyorsanız bu kokuyu da seveceksiniz demektir :)


 
Bunların dışında, sıvı sabun kullanmıyorum. El ve vücut temizliğinde, parfüm ve SLS içermeyen doğal kalıp sabunları tercih ediyorum. Geçen yaz Dedetepe Ekolojik Çiftliği’ne gittiğimde gönüllülerin yaptığı sabunlarda bolca almıştım, hem vücut hem el temizliğinde onları kullanıyorum ve çok memnunum :) Ama sizin ekolojik çiftlik ziyareti imkanınız yoksa, şu sitedeki el yapımı sabunları deneyebilirsiniz ya da Kır Çocukları’nın organize ettiği sabun atölyelerine katılıp sabunlarınızı kendiniz yapabilirsiniz belki: http://kircocuklari.wordpress.com/

İlla ki sıvı el sabunu isterim derseniz de, Friendly Organic, Urtekram, Sodasan, Organic Circle, Sante ve Turmepa’nın sıvı el sabununu kullanabilirsiniz.

Bu tercihler ayrıca, benim gibi alerjik bünyesi olan kişiler için de faydalı. Elleriniz de zarar görmüyor, yıpranmıyor ;)

Şimdilik önerebileceklerim bunlar. Sorularınız varsa çekinmeyin, sorun, bilelim, bilinçlendirelim :)

Sevgilerimle...

http://www.rossmann.com.tr/

Not: Bir okuyucumdan gelen yorum üzerine Mom's Green deterjan markasını da denemeyi düşünüyorum. Bu marka Turmepa gibi yerli bir marka ayrıca. İlgilenenler için web sitesi:
http://www.yesilanne.com/index.php